2015 Yılının BM ve FAO tarafından Uluslararası Toprak Yılı olarak ilan edilmiş olması tarım ve çevre açısından bir dönüm noktasıdır.
1950’li yıllardan itibaren hızla yayılan ve birkaç onyılda dünyanın tarım alanlarının büyük bölümüne egemen olan “kimyasalcı” tarım yapma tarzının artık sürdürülebilir olmadığı, daha 80’li yıllardan itibaren anlaşılmaya başlanmıştı.
Bugün hala kamuoyuna sanki “kaderimiz” diye sunulan, ve “tüm olumsuzluklarına rağmen” ve dünyayı doyurmak için “başka çaremizin olmadığı” telkin edilen kimyasalcı tarım, ne yazık ki,
– toplum sağlığına yönelik son derece olumsuz etkilerinin yanısıra;
– yarım yüzyıldan daha kısa bir süre zarfında tarım topraklarında büyük ölçüde verim kaybı ve çölleştirme etkisi göstermekle kalmadı; diğer yandan
– kullanılabilir tatlı su kaynaklarının yaklaşık üçte ikisini tüketerek küresel ölçekte milyarlarca insanın su sıkıntısına düşmesine neden oldu; ama buna ek olarak,
– tüm yeraltı ve yerüstü su kaynaklarına sızarak, derelerin, göllerin, yeraltı su rezervlerinin kirlenmesine ve tuzlanmasına neden olarak, bu hayati kaynakları gelecekte de kullanılamaz hale getirdi ve bu tür olumsuz etkiler her geçen gün daha da kötüleşmekte.
Günümüzde yaşadığımız çevre felaketinin sorumluları sıralanırken “ilk sıradaki ve en büyük sorumlu” olarak tarım, ikinci sırada sanayi ve üçüncü sırada evsel atıklar sayılıyor.
“Sekiz milyarı besleyebilmek” bahanesiyle dünyaya dayatılan, ama net bir başarısızlık tablosunun ötesinde kesinlikle “sürdürülemez” bir tarım modeli olan kimyasalcı tarım, küresel ölçekte açlık ve susuzluk sorununa çare olamadığı gibi, insan yaşamına ve doğaya yönelik bir dizi olumsuz sonuçlara da neden oldu, örneğin:
– gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmamız gereken bir emanet olan toprağı mahvetmek,
– kuşaklar boyu kullanılacak temiz su kaynaklarını bir daha kullanılamaz hale getirmek,
– soluduğumuz havayı, atmosferi kirletmek ve
– yol açtığı küresel ısınmanın sonucunda iklim değişikliğini tetikleyerek hem insanoğlunun hem de milyonlarca canlı türünün yaşam ortamını tahrip etmek gibi
ciddi boyutları olan ve günden güne ağırlaşan muazzam bir çevre felaketinin başta gelen sorumlusu oldu.
BM ve FAO nihayet 2015 yılını Uluslararası Toprak Yılı olarak ilan ederek, “hem bir yandan kırsal kalkınma sürdürülürken hem de diğer yandan çevrenin de korunması” ilkesiyle özetlenebilecek bir bakış açısı ile kamuoyunda farkındalık yaratmak ve çevre duyarlılığını teşvik etmek amacıyla, toprağın korunması temalı çeşitli yayınlar yapmak, toplantılar konferanslar tertiplemek gibi etkinlikler düzenledi. Çiftçinin Kompost El Kitabı ve Latin Amerika Deneyimleri adlı eser de işte bu çerçevede girişilen seçkin çalışmalardan biridir.