Dünya nüfusunun yaklaşık beşte biri sağlıksız gıdaların yarattığı obesite kaynaklı sağlık sorunları yaşarken, bir başka beşte birlik dilim ise ya açlığın pençesinde veya kullanılabilir temiz su kaynaklarına erişim sorunu yaşıyor. Böylesi küresel boyut kazanmış sorunların kaçınılmaz olarak BM platformuna kadar yansıyan ekonomik, toplumsal ve siyasi sonuçları da oluyor, dolayısıyla BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO ‘nun ilgi alanına giriyor. Açlık veya obesite kaynaklı sağlık sorunlarının veya susuzluk, kuraklık, çölleşme, iklim değişikliği gibi çevre sorunlarının arka planında ise tarım sorununun yattığı görülüyor. Kompost konusunun BM ve FAO gibi kuruluşların gündemine girmesinin nedeni işte böylesi çevre ve sağlık sorunlarıyla olan ilintisidir.
Açlık sorunu gıda üretimi ve tedariki sorunlarına, dolayısıyla tarım konusuna, tarım ise toprağın niteliksizleşmesi sorununa ve toprak kalitesindeki bozulmanın tarımsal verimliliğe etkisine, toprak kalitesi ise net olarak kompost konusuna bağlanır. Bu bağlamda kompostun, açlık sorununa da, sağlık sorunlarına da, çölleşme veya küresel ısınma gibi çevre sorunlarına da çözüm getirebilecek çok değerli bir kurtarıcı olabileceği FAO platformunda da fark edilmiştir. Konunun ayrıca ekonomik ve sosyal boyutlarının da olduğunu eklemeliyiz.
Dünya insanlığının varoluşunu ve geleceğini belirleyen gıda gibi, su gibi, hava gibi temel ihtiyaçlar ve bu kaynakların bunların korunması ve yeniden üretimi, tüketiciye sunulması, gelecek kuşaklara aktarımı, toprağın korunması, tarımın verimliliği ve sürdürülebilirliği, kullanılabilir su kaynaklarının korunması, havanın kalitesinin korunması, iklim değişikliğine karşı önlemler alınması gibi konular, BM ve FAO ‘nun devreye gireceği kadar önemli olup, hiç bir ülkenin tek başına baş edemeyeceği, uluslararası nitelikte konulardır.
Son yarım yüzyılda giderek ağırlaşan ve insanlık tarihinde daha önce örneği hiç görülmemiş bu çok boyutlu çevre felaketinin başta gelen sorumlusu olarak genellikle “aşırı nüfus artışı” gösterilse de, daha ziyade artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak üzere “sanayi ve tarımın doğa üzerinde yarattığı baskı” şeklinde tanımlamak daha doğru olur. Doğaya saygısız sanayi yerine doğaya karşı saygılı ve özenli, kaynakları sorumsuzca tüketmeyen, çevreyi kirletmeyen, ağır metalleri ortalığa saçmayan bir sanayileşme; ve insan sağlığına ve doğaya düşman tarım yöntemleri yerine, çevreye saygılı, toprağı zehirlemeyen, tatlı su kaynaklarını tuzlanmasına ve kullanımdışı kalmasına neden olmayan, sera gazlarını havaya salmayan, sağlığımızı bozmayan, tam aksine, sağlıklı ürünlerle sağlığımıza destek olan tarım yöntemlerini geliştirmeli, benimsemeli ve uygulamalıyız.
İşte bu amaçlar doğrultusunda BM ve FAO, yakın zamanda toprak ve kompost konusuna dikkat çeken etkinlikler düzenledi ve 2015 yılını Uluslararası Toprak Yılı olarak ilan etti.