Organik Tarım Hareketinin Doğuşu

20 yüzyılın ilk çeyreğinde Hindistan’a yaptığı seyahatlerde organik tarım konusuna eğilen Sir Howard, antik dönemden beri yaşayan Hint kompost geleneğine özgü kadim bilgilerin Avrupa’ya taşınmasında çok etkili olmuştur. Gerek İngiltere’deki çağdaşı Lady Balfour ve gerekse Avusturya’lı Steiner ve bu dönemde çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan doğasever aydınlar, organik tarımın öncüleri olarak kabul edilirler, ama aynı zamanda çağdaş kompost kültürünün de öncüleridirler. Çünkü kimyasalların zararlı etkileriyle başa çıkmak ve organik tarımda istenen verimi elde edebilmek için kompost şarttır. (On-Farm Composting Methods – FAO yayınları)
Bu dönemde organik hareketin öncülerinin sesleri ne yazık ki çok cılız kalmış ve ikinci dünya savaşının ardından siyasal-toplumsal etkisi daha da artan savaş sanayi artık tarımı iyice avucuna almış, makineleşen ve kimyasallaşan endüstriyel tarım artık batının sınırlarını aşarak tüm dünyaya yayılmıştı. Yaklaşık 80’li yıllara kadar süren bu “kimyasalcı bolluk” döneminin ardından ise, kamuoyunda yeni bir tepki uyanmaya başladı.
Tarım ilaçlarının ve yapay gübrelerin gıdalar üzerindeki, dolayısıyla sağlığımız üzerindeki etkisi gün yüzüne çıkınca, çevre etkisi de araştırılmaya başlanmış, hem toprağı mahvettiği, hem de su kaynaklarını kirleterek uzun vadede kullanılmaz hale getirdiği görülmüş; ve tüm bu tespitler günümüze dek uzanan yepyeni bir organik hareketin doğmasına zemin hazırlamıştı.
Kompostun tarımda kullanılması fikrinin, arka plandaki güçlü bilimsel temelleriyle birlikte “yeniden keşfedilmesi” işte bu dönemdedir.
Lady Balfour’un vaktiyle “Yaşayan Toprak” eserini yazdığı döneme kıyasla bugün çok daha gelişmiş mikroskoplar sayesinde kompostun içindeki mikrobiyolojik yaşamı ve çeşitli yaşam parametrelerini çok çok daha iyi biliyoruz ve hem tarımda hem de atık yönetiminde bu bilgiler sayesinde çok daha etkili ve verimli sonuçlar alabiliyoruz.
Organik tarımın gönüllüleri ve destekçileri, kompostun sadece tarihini değil geleceğini de yazmaya hazır.
Tarihsel olarak, organik tarımın ve kompostun egemen olacağı yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuz bugün insanlık, geçmişten alması gereken dersleri fazlasıyla almış, fazlasıyla bedel ödemiş, organik dönüşümü başarmak için yeterince deneyimli, yeterince donanımlı ve yeterince bilgili.
Kimyasalcı tarıma dair inkar edilemeyen bunca olumsuz gerçek karşısında bugün tek ihtiyacımız, kararlı bir duruş. Yüzyıl önce kimyasallar tarih sahnesine ilk çıktığında tek tük aydınların önderliğinde doğmuş olan Organik Tarım Hareketi bugün artık kitlelerce benimsenmeye başladı.
Doğayı ve insanlığı kurtarmak istiyorsak, atılması gereken bir dizi adımın yanısıra, hiç kuşkusuz tarımda organik yöntemlerin benimsenmesi konusunda da her bireyin, her ailenin, her ulusun hatta küresel ölçekte tüm insanlığın bir seferberlik ruhuyla harekete geçmesi gerekiyor. Çünkü yitirilen zamanın bedeli büyük.

» Tarımın Geleceği»

İçeriği Paylaşın: